Cuma, Aralık 5

İyi bayramlar!


bayram ya, kurban bayramı! o zaman tike kebabından söz etmeden olmaz. çünkü kurban bayramı demek aynı zamanda bol bol tike kebabı yemek demektir. kimler için? tabii ki urfalılar için. bakın nedenini anlatalım.

bir zamanlar hemşerilerimiz tike kebabını ya kurban bayramında ya erkekler dağa yatıya gittiklerinde ya da ailece gidilen dağdaki pikniklerde yerdi. kebap da yemek de lokantada yenmezdi ayıptı!

neyse!

tike demek parça demek ama küçük parça. tike kebabı da parça etten yapılan kebap anlamında… kadınlar bazen kızdıklarında birine, ‘tike tike olasan!’ diye beddua ederler ama daha şimdiye kadar bu bedduanın tuttuğunu kimseler görmemiştir!

bizim gördüğümüz, yediğimiz tike kebabının öncelikle kurban bayramı yemeği olduğudur. evlerde bir zamanın o güzel günlerinde, evler avluluydu. kurban avluda kesilir. mutfağa gider. kadınlar etleri bölüp parçalar, pay eder; bir yandan da tike kebaplık eti bir kenara ayırırlardı. kuyruk yağı, terbiyesine (marine) de kuru isot, kuru nane, az biraz (çünkü eti sertleştirir ama lezzet de verir) frenksuyu ve tuz

mutfağa, urfalıların deyişiyle tandırlığa, ‘mangal yandı ha!’ haberi gelince de tikeler şişlere geçirilmeye başlanır, birkaç et bir kuyruk yağı birkaç et bir kuyruk yağı dizilirdi.

kurban bayramında yenen tike kebabının lezzetini açlık, kalabalık ve günün bayram olması verir. yoksa pek bir şeye benzemez dinlendirilmeden, doğru dürüst terbiye edilmeden yapılan kebap. ancak öyle bir telaşla yapılır ve çocuklar tarafından öylesine göz açıp kapayıncaya kadar kapışılırdı ki yerken kimsenin aklına lezzet gelmezdi.

tike kebabının asıl lezzeti dağa gidince çıkar. et kasaptan baştan tembihlenerek, ‘fıtil eti (dana bonfile) istiyem, tike kebabı yapacağam!’ denirdi. bu söz yeterlidir, gerisi eti terbiye edeceklere kalmıştır ki her evin ‘terbiyesi’ kendincedir.

tike kebabı pişirmek ustalık ister; ateş ne harlıdır ne geçkin onun için bu konuda en maharetli olan mangalın başına geçer ve etlerin yağını ara ara yuha ekmeğe ya da açık ekmeğe ala ala yakmadan, ateşe yağ düşürmeden pişirir; pişirirken arada sağındaki solundakilere şiş üstünden kebap dağıtır, onay alınca son onayı da kendi verip pişirdiklerini bir kabın içinde biriktirmeye başlar sonra doğru sofraya!

sağlıkla.

5 yorum:

  1. Hani siz de demişsiniz ya aslında pek bir şeye benzemez dinlenmemiş et diye, hiç hoşlaştığım bir dönem değildir şu kurban bayramı dönemleri. etrafı kan revan görmekten hoşlanmamak bir yana, hiç dinlenmemiş ette bir lezzet bulamamak da vardır bu hoşlaşmamanın içinde. Ama yine dediğiniz gibi belki kalabalık ve bayram coşkusu olsa ve bir de çocuk olsak neyin ne olduğundan pek anlamayan, o zaman belki güzel gelirdi yine de tike kebabı. ne yapalım ki, biz çoktan çıktık çocuk olmaktan, bayramlarımızın da kalabalık pek geçtiği söylenemez.

    YanıtlaSil
  2. Urfa'nin tatlilari neler diye merak ediverdim birden?

    YanıtlaSil
  3. ben bu blogun içinde yaşayabilirim.

    YanıtlaSil
  4. sevgili kızlar,

    keske bir mangal olsaydı bayram sabahı ve siz etrafta bir yıgın kedi! blog kedileri! ama şu ankaralının kedisinden değil! bizim kedilerimiz...

    sonra tatlı diye şıklık belki de tel kadayıf hatta kırma kadayıf.

    sevgiyle

    YanıtlaSil
  5. Benim kadayifimin ustundeki cevizler iri iri kiyilmis olsunlar lutfen.. Kediyimdir ama agzimin tadini bilirim.. zaten onun icin buradayim, baska degil..

    YanıtlaSil