Salı, Ekim 28
sokaklarımız meydanlarımız
Konuk Yazar: Yrd. Doç. Dr. A.Cihat Kürkçüoğlu
Tarihi Semt İsimleri Yaşatılmalı
Şehirleri oluşturan mahalle, semt ve meydanların bazılarının taşıdıkları isimlerin o şehrin kültür tarihi içersinde çok önemli yeri vardır. Bu isimleri değiştirdiğinizde ya da zamanla bu isimler unutulduğunda, ileride kent tarihini yazacak tarihçilerin elinden belgeleri alınmış ve tarih eksik yazılmış olur.
Su Meydanı, adını Aşık Köyü civarındaki tepenin eteğinden doğan Yeni Kehriz Suyu’nun buraya gelip toplanmasından ve oradaki maksem’den (taksimiye) şehre dağıtılmasından almaktadır.
Bidik Meydanı adının nereden geldiğini bilen kaç kişi vardır? Değerli hemşerimiz Müzikolog Dr. Mehmet Özbek’in yaptığı araştırmaya göre “Bidik” kelimesinin anlamı Kaşgarlı Mahmut’un lugatında “Düğün” olarak geçiyormuş. Sayın Özbek buna dayanarak, Bidik Meydanı’nın aslında düğün meydanı olduğunu ve mahalle düğünlerinin burada yapıldığını ifade ediyor.
Bugün gecekondular arasında kalan ve kaybolmak üzere olan Dev Teşti’nin günümüzden 1500 sene önce Hıristiyan çocuklarının vaftiz edildiği kutsal bir havuz olduğunu yine kaç kişimiz biliyor.
Haşimiye Meydanı adını, Hacıkâmilzadelerden Haşim Efendi’nin 100 yıl önce buraya yaptırdığı vakıf eserlerinden almaktadır.
Et ve Balık Kurumu yakınındaki Kuyubaşı semtinin adını, buradaki Kızıl Kuyu’dan aldığını, miladi 1724 tarihli Mevlâna el-Hac Abdurrahman Efendi Bin Mustafa Çelebi vakfiyesinden öğrenmekteyiz.
Karpuz Meydanı, Hokka Meydanı, Bıçakçı Meydanı, Ellisekiz Meydanı, Bekmez Tetirbesi tarihte yaşanmış bir olayın anısını taşıyan yer adlarıdır.
Ellisekiz Meydanı yakınındaki Karakol Sokak, adını 1903 yılında Ethem Paşa tarafından buraya yapılmış olan ve günümüzde fırın olarak kullanılan karakol binasından, Kale Boynu’ndaki Ali Han Bey Sokak buradaki Arabi Camii’nin esas adı olan Ali Han Bey Camii’nden almaktadır. Ali Han Bey’in kim olduğu konusunda ise henüz bir bilgimiz yok.
Son 40 -50 yıl içerisinde eski adları terk edilen ve yeni yakıştırılmış adlarla yaşayan semtlerimiz vardır.
Osmanlı Hükümet Sarayı’ndan dolayı yüzyıldan beri Sarayönü olarak anılan semtimiz 10-15 yıl önce buraya yapılan Kızılay binası dolayısıyla Kızılay adıyla; Osmanlı döneminde kadılık binasının bulunması nedeniyle Mahkeme Önü olarak adlandırılan semtimiz 30 yıl önce buradaki sokağa yapılmış olan Yıldız Banyo’dan dolayı Yıldız Meydanı (Hiç olmazsa meydanın yerinde bulunan ve 1958 yılında yıktırılan Eski Paşa Hamamı’ndan dolayı Eski Paşa Meydanı olarak anılabilirdi) adıyla; Vali İzzet Bey tarafından Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan Vali İzzet Bey Caddesi bir ara Asfalt Yol, şimdi ise hiçbir anlamı olmayan Fuar Caddesi adıyla; 1950 yılında Vali Halis Bilaloğlu tarafından yapılan Gençlik Parkı bir ara Emirgan, günümüzde ise Turistik adıyla anılmaktadır.
Mustafa Kemal Paşa Anıt Çeşmesi’nden dolayı Abide olarak bilinen semtimiz dolmuş muavinleri sayesinde dilimize Abidiye, Haşimiye Meydanı yakınındaki Mevlevihane ise Mevlahane olarak yerleşmiştir.
Adını şehir surlarının kuzey-batı kapısından alan Samsat Kapısı adı ise unutulmak üzeredir.
Su Meydanı ve Kubbe Mescit sokaklarının yıkılmasıyla 1980’li yılların başında açılan caddeye, 12 Eylül Caddesi adı verilmiştir. Oysa eskiden olduğu gibi, bu caddenin kuzeydeki başlangıcından Su Meydanına kadar olan kısmına Samsat Kapısı Sokağı, Su Meydanı’ndan Ulu Cami’ye kadar olan kesimine Su Meydanı Sokağı, buradan da Haşimiye’ye kadar olan kesime Kubbe Mescit Sokağı adının verilmesi bu isimlerin yaşatılması bakımından önem taşımaktadır.
Balıklıgöl’ün kuzeyinde yer alan Mola Ali Tetirbesi’nin yıkılması ile günümüzdeki Çardaklı Köşk önünden geçen cadde isimsiz olup Molla Ali Caddesi olarak adlandırılabilir.
İlk aklıma gelenleri yukarıda sıralamaya çalıştığım tarihi yer adlarının yaşatılması için, bu adların otobüs ve dolmuş duraklarına verilmesi, anlamlarını açıklayan levhaların asılması, hem genç kuşağın bilgilendirilmesi, hem de ileride kent tarihini yazacaklara kaynak teşkil etmesi açısından önem taşımaktadır.
Yerel tarih araştırmacısı değerli dostum Av.Müslüm Akalın, “Derdim Çoktur Hangisini Yazayım” adlı kitabında,“İran sınırından kopup gelen acem Dergezenlû oymağından birkaç kolun yerleşmesi nedeniyle Dergezenli Mahallesi adını alan mahallede kimler var şimdi? İmamkulu kabilesi, yerleştiği İmamkulu mahallesini, Türkmen Bıçakçılı oymağından bir kol, yerleştiği Bıçakçılı mahallesini mi oluşturdu? Anadolu’nun çeşitli yerlerine dağılıp bir kolu da Urfa’ya gelen Kürt Hacabanlû/Hacibanlû oymağının adı hâlâ Urfa merkezindeki Haciban Sokak’ta mı yaşıyor? Bir kısmı Horoz köyü civarında yerleşik bulunan Bini Salep aşireti ehli salipten kalanlar mıdır? Erbilizade Şeyh Saffet Efendi’nin postnişin olduğu Halvetî dergâhının bulunduğu Hacıgazi mahallesine adını veren Hacıgazi kimdir?
Geçen yüzyıl başında Rus işgali önünde Doğu Anadolu’dan kaçıp Urfa’ya gelenler Muhacir Mahallesini nasıl oluşturdular? Dünyanın hangi şehrinde bu kadar eski mezarlık vardır?” cümleleriyle sıraladığı ilginç sorular, yer adlarının kent tarihi açısından araştırılması gereken önemli ipuçları içerdiğini vurguluyor.
Şanlıurfa’da birçok mahalle, semt ve meydanın tarihten gelen bir olaya dayanan adları zamanla değişmiş ya da değiştirilmiştir. Bu olumsuz süreç maalesef günümüzde de devam etmektedir. Bunun son örneği geçtiğimiz günlerde yaşanmıştır. Akyüzler Evi’nin yer aldığı Tarakçılar Sokağı’nın adı, Akyüzler Sokağı, Lekler (Kızılkoyun) Mahallesi olarak bildiğimiz semtteki Lekler Caddesi ise Haleplibahçe Caddesi olarak Belediye Meclisi kararıyla değiştirilmiştir.
Tarakçılar Sokağı, adını ya tarakçılıkla uğraşan bir aileden alıyordu, ya da bu sokakta tarakçılık sanatı icra ediliyordu. Bu adı kaldırmakla ya o aileyi yok saymış olacaksınız, ya Akyüzler ailesini Tarakçılar ailesinden üstün kılacaksınız, ya da tarihte bu sokakta tarakçılık yapıldığı bilgisini bir çırpıda silip atmış olacaksınız. Her üçü de benimsenecek davranışlar değildir.
Belediye Meclisi’nin bu kararı ile, Tarakçılar ailesi ve tarakçılık mesleği üzerine araştırma yapacaklar için önemli bir ipucunun yok edildiğini düşünüyorum. ŞURKAV’a şartlı olarak hibe edilen Akyüzler Konağı’ndan dolayı Akyüzler ailesinin adı illa bir sokağa verilecekse o sokak “Tarakçılar Sokağı” olmamalı, adının değiştirilmesi önem göstermeyen başka bir sokak olmalıdır.
Lekler (Kızılkoyun) Caddesi için de aynı şeyleri söylemek mümkün. Buradaki “Lekler” kelimesi anlamsız bulunmuş olacak ki bu ad kaldırılmış, yerine caddenin önündeki Haleplibahçe’den dolayı Haleplibahçe Caddesi adı verilmiştir.
Bazı araştırmacılar “lek” adının Fransızca “laq” veya İngilizce “lake” kelimelerinin Türkçe okunuşları olan “leyk” den kaynaklandığı ve kelimenin sonuna çoğul eki olan “ler” kelimesinin eklenmesiyle bu iki gölün kastedildiği varsayımını ileri sürmektedir. Ancak dediğim gibi bu bir varsayımdır.
Oysa bazı tarihçilere göre Kızılkoyun ve Lekler adı, Badıllı Aşireti’nin 1691 yılında Urfa merkezine iskân ettirilen “Lek” ve “Kızılkoyun” oymaklarından kaynaklanmaktadır. Kısacası Kızılkoyun - Lekler mahallesinin ve caddesinin adı, yaklaşık 300 yıl önce buraya iskân ettirilen Türkmen oymaklarının adlarından gelmektedir. Bu adı kaldırdığınızda, her iki oymağın Urfa’daki izlerini silmiş ve tarih araştırmacıları için önemli ipuçlarını yok etmiş olursunuz.
Bazı kaynaklar ise Lekler’den, “Çorum Kürdü Nam-ı Diğer Ekrad-ı Lek”, “Konar Göçer Türkman Erkâd-ı Taifesinden” , “Erkâd-ı Lekvanik” diye söz etmektedir. Heredot’un “Ligye”ler, Strabo’nun İskit dediği “Legeler”, Robert Ellis’in Likyanın eski halkları dediği “Lygiiler” ile Lekler arasında bağlantı kuranlar da vardır.
Ellis’e göre Ossetler’in dilinde Lek (Lygii) adının karşılığı Lezgi’dir ve bunlar bir Doğu-Kafkas ırkıdır. Evliya Çelebi Trabzon’un bir adının da “Lezki Şehri” olduğunu yazmaktadır. Edip Yavuz, Kürtler arasında Lek diye bilinen Lezgi’lere Bizanslıların Laz (Lazik) dediğini yazmaktadır.
Görüldüğü üzere tarihin içersinden gelen ve en az 300 yıldır Urfa’da yaşayan Lekler Caddesi adının Belediye Meclisi kararıyla bir çırpıda silinip atılması tarih adına hoş karşılanacak bir olay değildir.
Şehrin hafızası olan yer adlarını bozmak, onları değiştirmek şehrin hafızasını silmektir. Bu nedenle, Tarakçılar Sokağı ile Lekler Caddesi adlarının değiştirilmesi kararından belediye meclisimizin vazgeçeceğini düşünüyorum ve bundan böyle tarihe ışık tutan yer adları konusunda daha hassas davranılmasını diliyorum.
Kaynaklar:
- Cevdet Türkay., Başbakanlık Arşiv Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğunda Oymak, Aşiretler ve Cemaatler, Tercüman Kaynak Eserler Serisi: 1
- Müslüm Akalın., “Sabah Düşünceleri”, “Derdim Çoktur Hangisini Yazayım”, Şanlıurfa 2004.
- Selahattin E.Güler., “Osmanlı Döneminde Konar Göçer Aşiretler-Urfa’da Kızılkoyun ve Lekler Mahallesi”. www.abuzerakbiyik.com
- Seyfi Cengiz., “Dersim 38:Lekler ve Lezgiler” httb://f28.parsimony.net/forum68141/messages/877.htm-8k
Bu yazı Hizmet gazetesi, hizmetgazetesi.net ve urfahaber.net sitesinde yayınlanmıştır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder